İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi öncesindeki attığı adımların yok sayıldığını belirterek, ‘İstanbul Sözleşmesi üzerinden haksız bir ithamla karşı karşıyayız’ dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi öncesindeki attığı adımların yok sayıldığını belirterek, ‘İstanbul Sözleşmesi üzerinden haksız bir ithamla karşı karşıyayız’ dedi.
Türk Polisi ve Diğer Kolluk Kuvvetlerinin Seyahat Belgesi Sahteciliği Tespiti ve Risk Analizi Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi açılış konferansında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ‘Bildiğiniz gibi Suriye iç savaş kaynaklı göç hareketinin 10’uncu yılındayız. Göçe kaynaklık eden Orta Doğu coğrafyası ciddi bir istikrarsızlık, terör ve çatışma sorunu yaşıyor. İnsanlar gıdaya, suya, sağlık ve adalet hizmetlerine erişimde sorun yaşıyor ama en önemlisi can güvenliği sorunu yaşıyor. On yılda bu tabloda ne yazık ki bir gerçeğin altını çizmeliyiz ki arzu ettiğimiz gelişmeyi elde edemedik. Hiçbir çabayı küçümsemiyorum. Birçok ülke, sivil toplum kuruluşu, uluslararası toplum muhakkak ki farklı katkılar sunmaya çalıştı. Az veya çok bir takım kaynaklar aktarıldı. Ne yazık ki yanlış adım atanlar, yanlış yerlere kaynak aktaranlar da oldu ve her birimizin gözünün önünde gerçekleşti’ diye konuştu.

’21’inci yüzyıl medeniyet değerlerimizi hep birlikte tekrar sorgulamak gerekir’
Göç meselesine karşı geçen 10 senede hala ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Bakan Soylu, ‘Gerek Suriye iç savaşını beslemek, gerek özellikle güneyimizde terör örgütlerine kaynak aktarmaya çalışanların ve bu konuda dünyanın gözüne baka baka bunu sağlayanları her beraber gördük ve kaydettik. Pek çok uluslararası seminerlerde ve toplantılarda bu konular ele alındı. Ancak bu on yılın sonunda ulaştığımız tablo Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre 2014’ten bu yana 21 bin 250 göçmenin Akdeniz’de hayatını kaybetmiş olmasıyla veya geçen hafta Yunanistan Sahil Güvenliği’nin 7 göçmeni çıplak ve elleri kelepçeli halde Ege Denizi’ne bırakması ile iki göçmen bizim Sahil Güvenlik ekiplerimiz tarafından kurtarılmış, bir tanesinin cesedi bulunmuş, dört kişi ise hala kayıp. On yılın sonunda göç meselesinde biz hala bunları yaşıyorsak hem attığımız adımların etkinliğini hem 21’inci yüzyıl medeniyet değerlerimizi hep birlikte tekrar sorgulamak gerekir’ dedi.

‘Modern bir sınır yönetimi anlayışı benimsedik’
Göçmen kaçakçılığına yönelik modern bir sınır yönetimi uyguladıklarını dile getiren Bakan Soylu, ‘Uluslararası tanınmış bir ismin bir uçağa binip göçmen kamplarını bir gün ziyaret etmesi ile bu sorunlar çözülmüyor. Annelerini, babalarını, dedelerini kaybetmiş, bombalar altında ayağını kaybetmiş, travmaya girmiş o çocukların yarının dünyasında ne hale geleceğini kimse biliyor mu? Bu bizim bölgemiz, binlerce kilometre ötedeki Amerika’nın değil, bizim bölgemiz. Biz burada yaşıyoruz. Bu çocuklar büyüdüğü zaman aynı coğrafyanın çocukları olarak yaşamaya devam edeceğiz. Her şeyden önce tüm bunlarla ilgili çok önemli adımlar attık. Modern bir sınır yönetimi anlayışı benimsedik. ‘Entegre Sınır Yönetimi’ olarak adlandırdığımız bir sistem kurguladık. İçinde modüler güvenlik duvarlarından sınır aydınlatma yollarına, termal kameralardan güvenlik yollarına kadar pek çok bileşen var. Hatta bir kısmını yine bir Avrupa Birliği projesi olarak birlikte yaptık. 911 kilometrelik Suriye sınırımızda 836 kilometrelik güvenlik duvarı ve devriye yolu tamamlandı. Yine Suriye sınırımızın 140 kilometrelik kısmında ‘sınır aydınlatma sistemleri’ kurduk, 60 kilometresinde daha kuruyoruz. Toplam 200 kilometresinde sınır aydınlatma sistemlerini bitirmiş oluyoruz’ ifadelerini kulandı.

‘İran sınırımızın toplam 135 kilometrelik kısmında güvenlik duvarı montajlarımız tamamlandı’
Sınır güvenliği için birçok bölgede güvenlik duvarlarının inşa edildiğini ifade eden Bakan Soylu, ‘Gürcistan ve Ermenistan ile olan sınırlarımızın bir bölümünde aydınlatma, kamera ve termal algılayıcı sistemleri kurduk. İran sınırımızın toplam 135 kilometrelik kısmında güvenlik duvarı montajlarımız tamamlandı bitti. Şimdi Van’da 56 kilometrelik bir alanı gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda İran-Hakkari sınırımızın 43 kilometrelik kısmında güvenlik duvarı ve devriye yolu inşa çalışmalarımız sürüyor. 11 kilometresi tamamlandı. İran – Van sınırımızın 65 kilometresinde güvenlik duvarı ve devriye yolu çalışmaları başladı. Ağrı ve Iğdır’daki güvenlik sınırının 79 kilometresinde aydınlatma, kamera ve termal algılayıcı sistemler kuruldu ve aktif olarak kullanılıyor. Devam eden AB projeleri kapsamında batı ve doğu sınırlarımızda toplamda 211 kule, 130 haberleşme kulesi, 129 komuta kontrol merkezi ve 497 sensör tedarikleri yapıldı ve bunlar orada kuruluyorlar. Proje sonunda toplam 472 kilometrelik batı sınırımızın 350 kilometresinde, bin 180 kilometrelik doğu sınırlarımızın yaklaşık 740 kilometresinde gözetleme imkanı sağlanacaktır’ şeklinde konuştu.

‘Deniz sınırlarımızla ilgili de çok önemli adımlarımız söz konusu’
Deniz sınırlarının korunması için de önemli adımların atıldığını belirten Soylu, ‘Sınırla ilgili meselemiz sadece kara sınırlarımızla ilgili değil. Deniz sınırlarımızla ilgili de çok önemli adımlarımız söz konusu. Onu da bir entegrasyon içerisinde yapıyoruz. Sahil Güvenlik Radar Sistemimiz (SGRS) var. Bu SGRS ile birlikte hem birinci fazı 2021 yılı sonu itibarıyla sona eriyor. Karadeniz, Batı Karadeniz, Marmara ve aynı zamanda Ege. Buralarda yaklaşık 13 gözetleme istasyonumuz var. Sahillerimizin ve sahil yakınlarımızı çok rahat bir şekilde gözetleyebildiğimiz kameralı sistemlerle, radarlı sistemlerle bunları rahat bir şekilde ortaya koyabildiğimiz çok önemli bir sistemimiz söz konusu. Birinci fazı 2021’de bitiyor ve ondan sonra Akdeniz’den başlayan ikinci fazına da hemen başlayacağız. Bir taraftan kara, diğer taraftan deniz sınırlarımız hakikaten önemli bir adım attığımızı ve kapasiteye ulaştığımızı burada huzurunuzda ifade etmek isterim’ dedi.

‘İstanbul Sözleşmesi üzerinden haksız bir ithamla karşı karşıyayız’
Son günlerde tartışmalara neden olan İstanbul Sözleşmesi hakkında da konuşan Bakan Soylu şunları dedi:
‘Bizim bir tek aile içi şiddete, bir tek cinayete tahammülümüz söz konusu değildir. Buradaki parolamız sıfır toleranstır. Bu konuda özellikle bu şiddeti uygulayanlara karşı acımasız olduğumuzu ve olacağımızı burada bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Ancak ne yazık ki bu konuda son dönemde İstanbul Sözleşmesi üzerinden haksız bir ithamla karşı karşıyayız. Attığımız bütün adımları ifade etmem gerekir ki hiçbirisini İstanbul Sözleşmesi yapmadı. Bunları biz kendi yasalarımız, kanunlarımız, gerekliliklerimiz için yerine getirdik ve getirmek zorundayız. Dolayısıyla hiçbirisi de İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırıldı diye bitecek değildir. Biz egemen devletiz. İstediğimiz uluslararası sözleşmenin altına imza atarız, istediğimizden de çıkarız. İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması 2011 yılıdır. Yürürlüğe giriş tarihi ise 2014’tür. Oysa biz 2012 yılında 6284 sayılı aile içi ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanunu çıkarttık.’

‘Her şeyi siyasal istismar haline getirmeye çalışıyorlar’
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi öncesindeki attığı adımların söz konusu sözleşme karşısında yok sayıldığını söyleyen Soylu, ‘Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinden önce attığı adımlar, gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler, aldığı olumlu saha sonuçları ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi karşısında yok sayılıyor. Dünyanın bu konuda karşı karşıya kaldığı cinayet oranları belli, Avrupa’nın belli. Türkiye’nin de belli. Bizim için bir sayısı da fazla, bunu ifade ediyorum. Bizim bu sözleşmeden çıkma hakkımız var. Sözleşmenin 80’inci maddesi çok açık bir şekilde bunu ifade ediyor. Cumhurbaşkanlığı kararı ile kararnamesini birbirinden ayırt edemeyenler maalesef bu konudaki değerlendirmeleri istedikleri gibi yapmaya çalışıyorlar. Her şeyi siyasal istismar haline getirmeye çalışıyorlar. Şu ideolojik kalıplardan ne olursunuz hep birlikte kurtulalım. Kimse kusura bakmasın bugün İstanbul Sözleşmesi tartışmaları üzerinden yapılan toplumu korkular üzerinden istismar etmek, kadına yönelik şiddeti siyasi amaçlar uğruna istismar etmek ve İstanbul Sözleşmesi ile özellikle kanunlarımızın, yasalarımızın ve tüm medeniyet kodlarımızın aynı kefeye konup küçültmeye çalışmak ülkemize de, milletimize de yapılan haksızlıktır. Bu konuların her biri ile mücadelemiz aynı kararlılıkla ve sıfır toleransla devam edecektir’ ifadelerini kullandı.