Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Hatice Kübra Derya

Devlet sır tutar, peki ya muhalefet?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada, İsrail’in Ortadoğu’daki saldırganlığına dikkat çekerek, Türkiye’nin de tehdit altında olduğunu vurgulamıştı. İç cephenin sağlam tutulmasının altını çizen Erdoğan, ulusal güvenlik meselelerinde çatışma alanları yerine uzlaşma alanlarının öne çıkması gerektiğini ifade etmişti. Türkiye’nin gündemi, İsrail’in artan saldırıları ve tehditleri etrafında baş döndürücü bir biçimde şekilleniyor. İsrail’in özellikle Gazze, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki saldırıları, Türkiye’nin bu tehdide karşı nasıl bir strateji izleyeceği sorusunu gündemde tutuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi savaşa sokmamak için çaba gösterdiği bir ortamda, İsrail Ortadoğu’da saldırılarını attırırken, kana doymayan İsrail, Türkiye’ye saldıracak mı sorusuna kilitleniyor. Ancak terör örgütü İsrail’in yıllardır taşeronluğunu yapan PKK aracılığıyla Türkiye’ye zaten hep saldırılarda bulunduğunu unutuluyor.

TBMM’de 8 Ekim’de yapılan gizli oturum, tüm partilerin vekillerini İsrail’in saldırıları ve Ortadoğu’daki son gelişmeleri tartışmak üzere bir araya getirdi. Bu tür kapalı görüşmelerin içeriği, 10 yıl boyunca gizli kalacak. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, “Milli güvenlik sorunu olarak gördüğümüz İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikalarına karşı birlik ve beraberlik içinde ilerlemeliyiz” ifadeleri, muhalefete çağrı niteliğiydi.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail’in vadedilmiş topraklar ideolojisi üzerinden Türkiye’ye yönelik tehditlerini dile getirmesi, ülkemizdeki bir kısım muhalifi hemen harekete geçirdi.

İsrail’in tehdit oluşturmadığına toplumu ikna yarışına girdiler. İsrail’in işgalci ve yayılmacı bir devlet olduğunu görmezden gelip, 1 yıldan bu yana dünyanın gözü önünde sergilenen soykırıma rağmen üç maymunu oynayanlardan başka ne beklenirdi ki? İşgalci ve yayılmacı bir katil devletin katliamlarını görmezden gelmesi, her politik gelişmeyi, hükümetin aleyhine, kendi menfaatine kullanmaya çalışması, muhalefetin gizli oturumlarda güvenilirliğini sorgulama gerekliliğini doğuruyor.

Özellikle DEM ile PKK, YPG arasındaki ilişkiler, muhalefetin tutarlılığına dair ciddi şüpheler doğuruyor. 31 Mart seçimleri öncesinde, kaybettiği meşruiyeti geri kazanmak için Kent Uzlaşısı adı altında CHP ile arka kapıdan yürütülen işbirliği, bu kaygıları derinleştiriyor. Terör örgütünün siyasi uzantısı olan DEM Parti’nin kandilin kontrolü altında olması, CHP’nin DEM Parti ile olan örtülü ilişkisi, gizli oturumların güvenilirliği konusunda ciddi bir soru işareti oluşturuyor.

Gizli görüşmelerin gerçekten gizli kalıp kalmayacağı, kapılara kilit vurulsa bile ağızlara kilit vurulup vurulamayacağı tartışma konusudur. Hain içerideyse, kapı kilit tutar mı? Siyonist emperyalistlerin tasmasıyla hareket eden muhalefet partilerine nasıl güvenilebilir?

Bu koşullarda, Türkiye’nin milli güvenliğini tartıştığı bir ortamda muhalefetin tutumu, yalnızca siyasi değil, ulusal bir mesele haline gelmiştir. Devletin sırlarını tutma yeteneği, muhalefetin tutarlılığıyla doğrudan ilişkilidir. Devlet sır tutar, peki ya muhalefet?

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER