Siyaset, halka hizmet etmek için bir araç olmalıdır. Ancak bazıları için sadece bir amaç, hatta bir hırs meselesi haline gelebiliyor. Bugün CHP’nin siyaset anlayışına baktığımızda, iktidar olabilmek adına her türlü yolu mubah saydığını açıkça görebiliyoruz. Geçmişte zulüm politikalarıyla bilinen CHP, bugün “demokratik açılımlar” adı altında samimiyetsiz oyunlar sergiliyor.
Düne kadar başörtüsüne karşı en büyük savaşın aktörü olan CHP, şimdi başörtüsüne özgürlük açılımı yaptığını iddia ediyor. Ancak bu açılımın ne kadar sahte olduğunu anlamak için CHP’nin kürsülerinde şov yapan kişilere bakmak yeterli. “Bence CHP’liyim” diyerek propaganda yapan çarşaflı kadınların, aslında tamamen farklı bir hayat tarzına sahip oldukları sonradan ortaya çıkıyor. Bu, CHP’nin tıpkı FETÖ gibi hala takiye siyasetinden vazgeçmediğinin açık bir göstergesi.
Şimdi ise ülkemizdeki Alevi vatandaşları kışkırtma politikası devreye sokulmuş durumda. “Esed’in tecavüzcü ve işkenceci şebbihaları yakalandıkça Türkiye’de şebbiha destekçileri Suriye’de Alevi katliamı yapılıyor” yalanını yayarak, toplumda bir ayrışma ve kutuplaşma yaratmaya çalışıyorlar.
Suriye’de bir alevi katledildi diye servis edilen Şucca Ali, çoğu kadın ve çocuk 150 sivilin katledildiği Al-Hula katliamını uygulayan Esed’in paralı katil askeri. Bir diğer örnekte Humus’ta katledilen bir kadına ait. Ancak servis edilişi “Aleviler katlediliyor” şeklinde oldu. Asıl gerçek genç kadının Esed’e bağlı şebbihalar tarafından katledildiğiydi. 20 Aralık tarihinde dolaşıma sokulan bir videoda ise Alevi mezhebine mensup sivillerin öldürülmek için toplandığı iddia edilmişti. Ancak video, Suriye’den kaçan ve Irak sınırında yakalanan Esed rejimi askerlerine ait. Peki eş zamanlı başlayan “Suriye’de alevi katliamı var” dezenformasyonu nasıl yapılıyor? İnsanlar aslında var olmayan olayları anlatan bot hesaplar aracılığı ile manipüle ediliyor. Alevileri hedef alan sahte içerikler yayınlanıyor. Farklı sahte hesaplardan yapılan aynı yorumlarla yalan içerikler dolaşıma sokuluyor. Bu dezenformasyonları da Türkiye’den de yüksek takipçili gazeteciler, bazı siyasiler ve Esed destekçileri kamuoyunda “Alevi Katliamı” yalanıyla servis ediyor. Sözde katliamlara karşı bu kadar ilgili olan insanlar, Esed’in insan mezbahanesi Sednaya Hapishanesi hakkında ve şebbihaların katlettiği sivillerin atıldığı toplu mezarlar hakkında tek bir yorum dahi yapmadı. Suriye ile bu dezenformasyonu yayan ve insanların insani duygularını sömürmeye çalışan CHP, Zafer gibi partiler Suriye üzerinden kanlı bir zafer elde etme çabası içindeler.
Oysa Suriye’de yaşanan gerçekler ortada: Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bölgede barışın tesis edilmesi ve mazlumların korunması için tarihi adımlar atmıştır. Türkiye’nin Suriye’deki zaferini hazmedemeyen CHP, şimdi algı operasyonlarıyla bu başarıyı gölgelemeye çalışıyor.
CHP’nin bu tavrı, ülkemizi tehlikeli bir noktaya sürüklüyor. Halkı kutuplaştırarak, siyasi rant elde etme çabası içinde olanlar, sadece kendi iktidar hesaplarını düşünüyor. Toplumun birlik ve beraberliği umurlarında bile değil. Oysa Türkiye, birlik içinde olduğunda her zorluğun üstesinden gelebilecek bir güce sahip. Ancak CHP’nin bu bölücü siyaseti, ülkemizin istikrarına büyük zarar verebilir.
Şimdi sormak gerekiyor: İktidar olmak için her yolu mübah sayan bir anlayış, bu ülkeye ne kazandırabilir? CHP’nin geçmişi ve bugünkü takiyeci siyaseti, aslında bize gelecekte nasıl bir Türkiye hayal ettiklerini de gösteriyor. Ama milletimiz artık bu oyunlara gelmeyecek kadar bilinçli. Türkiye, bölünmeyecek ve kimsenin siyasi hırsları uğruna istikrarını kaybetmeyecek.
Bugün önemli olan, bu tehlikeli siyaseti fark etmek ve milletçe daha güçlü bir duruş sergilemektir. Çünkü Türkiye, kısır çekişmelerin ve kirli siyaset oyunlarının çok ötesinde bir vizyona sahip olmak zorundadır.
Türkiye, tarih boyunca büyük medeniyetlerin merkezi olmuş, jeopolitik konumu itibarıyla her zaman küresel güçlerin ilgi odağı haline gelmiş bir ülkedir. Bugün ise içeride ve dışarıda yürütülen kirli siyaset oyunları, ülkemizi zayıflatmaya ve hedeflerinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Ancak biz, bu oyunlara teslim olamayız. Türkiye, sadece kendi iç meseleleriyle boğuşan bir ülke olamaz; aksine, bölgesinde ve dünyada söz sahibi, güçlü bir aktör olmak zorundadır.
Bunu başarmak için de geçmişin ideolojik çatışmalarına, toplum mühendisliği projelerine ve kirli siyaset oyunlarına karşı durmamız gerekiyor. CHP gibi partilerin toplumun kırılgan fay hatlarını kaşıyarak, kutuplaştırarak ve halkı birbirine düşürerek iktidar devşirme çabalarına artık son verilmeli. Çünkü Türkiye’nin kaybedecek vakti yok!
Bugün ekonomi, savunma sanayii, enerji politikaları ve dış ilişkilerde büyük atılımlar gerçekleştiren Türkiye, eğer bu vizyonunu koruyamazsa tekrar eski kısır döngülerin içine çekilecektir. Savunma sanayiinde insansız hava araçlarından yerli füze sistemlerine, uzay çalışmalarından yapay zekâya kadar büyük hamleler yapılırken, bu projeleri sekteye uğratmak isteyen zihniyetlerin kimlere hizmet ettiği çok iyi anlaşılmalıdır.
CHP’nin ve benzeri yapıların oyunlarına kanarak ülkenin bu büyük yürüyüşünü durdurmak, sadece Türkiye’yi değil, tüm mazlum coğrafyaları da yeniden karanlığa mahkûm etmek anlamına gelir. Çünkü güçlü bir Türkiye demek, sadece bizim değil; Filistin’in, Doğu Türkistan’ın, Suriye’nin, Arakan’ın, Afrika’nın, Balkanlar’ın da umudu demektir.
Peki, biz bu oyunlara karşı ne yapmalıyız? Öncelikle, Türkiye’nin milli hedeflerini herkesin anlamasını sağlamalı, yerli ve milli siyaseti ön plana çıkaran bir anlayışı güçlendirmeliyiz. Sahte demokrasi havarilerine, takiyeci siyasetçilere ve toplumu kutuplaştırarak iktidar devşirmeye çalışanlara karşı bilinçli olmalı, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz.
Türkiye’nin vizyonu büyük, hedefleri büyük. Ama bu hedeflere ulaşmanın yolu, kirli siyasetin girdabına kapılmadan, istikrarı koruyarak, içeride ve dışarıda güçlü durarak mümkün olacaktır. Artık eski Türkiye yok. Artık kendi uydusunu, kendi savaş uçağını, kendi otomobilini üreten, sahada ve masada güçlü bir Türkiye var. Bu Türkiye’yi geriye götürmeye çalışanlara fırsat vermemek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Çünkü mesele parti meselesi değil, Türkiye’nin geleceğini inşa etme meselesidir!
YORUMLAR