Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’te kurulduğunda, bir ulusun özgürlüğünü ve bağımsızlığını kutlayan tarihi bir anın başlangıcını işaret etti. Bu yıl ise, 100 yıl sonra, bu büyük millet, Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yılını büyük bir coşkuyla ,umutla karşıladı. Tabiki Cumhuriyetimizin 100. yılı, birçok anlamı da beraberinde getiriyor. Birlik, beraberlik özgürlük ve demokrasi yolculuğu, birçok alanda kalkınmış büyük Türkiye ve geleceğe dair umutla bakmamızı sağlıyor.

Ülkemizi gelecek yüzyılda gelişmiş ve uygar ülkeler arasında görmek için hepimize büyük  görevler düşüyor.  Mustafa Kemal Atatürk’ün  hedeflediği Türkiye’yi  oluşturabilmek için O’nun da söylediği gibi çalışkan olmak zorundayız. Bireysel olarak her birimiz görevimizi en iyi şekilde yapmalı ve kendimizi sürekli geliştirmeliyiz. Böylece bizim oluşturacağımız birliktelik ve nitelikli insan gücü bu hedeflere ulaşmamızı mümkün kılacaktır. Gelecek bizden çok evlatlarımızın geleceği. Bunun için de atalarımızın bizlere bıraktığı bu emaneti daha da ileriye taşıyarak gelecek nesillerimize bırakmak bizlerin üzerine yüklenmiş bir sorumluluk ve borç.

İnsan bazen içinde bulunduğu koşulların değerini anlamaz. Tarihe baktığımız da hangi zor şartlardan ve hangi zorluklardan geldiğimizi görebiliriz. Ve bu uğurda atalarımızın ne bedeller ödediğini. Onlar sayesinde bizler bu zor bedelleri ödemek zorunda değiliz. İşimiz çok daha kolay ama önemsiz değil.  İşimize dört elle sarılmak, dürüst ve çalışkan nesiller yetiştirmek bizim görevimizdir. İkinci yüzyılımızın ülkemiz adına refah, esenlik ve barış getirmesi dileğiyle, Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlu olsun.