Balıkesir’in Düşmandan Kurtuluşu

15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle başlayan kara günler, kısa sürede Ege’nin incisi Balıkesir’e de ulaşmıştı. Yunan orduları, 30 Haziran 1920’de şehri işgal ettiğinde, Balıkesirliler için zorlu bir dönem başlamıştı. Ancak bu yiğit insanlar, hiçbir zaman boyun eğmediler, direnişin ve mücadelenin sembolü oldular.

Sizlere soruyorum: Bir an için kendinizi o günlerde yaşayan bir Balıkesirli olarak hayal edin. Sokaklarında özgürce dolaştığınız, çocukluğunuzun geçtiği, her köşesinde bir anınızın saklı olduğu şehrinizi düşman işgali altında görmek nasıl bir his olurdu? İşte bu duygu, Balıkesirlileri harekete geçiren, onları mücadeleye sevk eden en büyük güç oldu.

Balıkesir halkı, Kuvâ-yi Milliye ruhuyla örgütlendi. Kadın, erkek, genç, yaşlı demeden herkes bu kutsal mücadeleye omuz verdi. Çeteler kuruldu, gizli toplantılar yapıldı, silah ve cephane temin edildi. Her Balıkesirli, adeta birer kahramana dönüştü. Onlar biliyorlardı ki, bu mücadele sadece Balıkesir için değil, tüm vatan içindi.

Büyük Taarruz’un başlamasıyla birlikte, umutlar yeşermeye başladı. Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde zaferden zafere koşarken, Balıkesir de kurtuluş gününü sabırsızlıkla bekliyordu. Ve nihayet, 6 Eylül 1922 günü geldi çattı. Türk süvarileri şehre girerken, Balıkesir sokaklarında sevinç gözyaşları sel oldu.

Düşünün o anı: Yıllarca süren işgalin ardından, Türk bayrağının yeniden Balıkesir semalarında dalgalanışını… O kırmızı-beyaz renklerin şehrin üzerine yayılışını… İşte o an, sadece bir kurtuluş değil, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşuydu.

Balıkesir’in kurtuluşu, bize çok şey öğretti. Birlik olduğumuzda, inandığımızda ve mücadele ettiğimizde neleri başarabileceğimizi gösterdi. Bu zafer, atalarımızın bize bıraktığı en değerli miraslardan biridir.

Peki ya bugün? Balıkesir’in kurtuluşundan tam 102 yıl sonra, bu şanlı tarihin bize yüklediği sorumluluğun farkında mıyız? O gün canlarını feda eden kahramanlarımızın bizden beklentisi nedir?

Sevgili okurlarım, tarih bize sadece geçmişi anlatmaz, aynı zamanda geleceğe nasıl yön vereceğimizi de gösterir. Balıkesir’in kurtuluş mücadelesi, bize birlik olmanın, vatanımız için her türlü fedakârlığı yapmanın ve asla pes etmemenin önemini anlatır. Bugün de ülkemizin karşılaştığı zorlukları aşmak için aynı ruha, aynı kararlılığa ihtiyacımız var.

Her 6 Eylül’de, sadece kutlama yapmakla kalmamalı, aynı zamanda bu şanlı tarihin bize yüklediği sorumluluğu da hatırlamalıyız. Balıkesir’in kurtuluşu, sadece geçmişte kalan bir zafer değil, geleceğimize ışık tutan bir meşaledir.

Gelin, Balıkesir’in kurtuluşundan ilham alalım. Ülkemizin kalkınması, gelişmesi ve dünya sahnesinde hak ettiği yeri alması için var gücümüzle çalışalım. Atalarımızın kanlarıyla suladığı bu toprakları, bilimde, sanatta, sporda, ekonomide zirveye taşıyalım. İşte o zaman, Balıkesir’in kurtuluşunda canlarını feda eden şehitlerimizin ruhu şad olacaktır.

Unutmayalım ki, biz büyük bir milletiz. Tarihimiz zaferlerle dolu. Balıkesir’in kurtuluşu, bu zaferlerin en parlak örneklerinden biri. Bu şanlı tarihi yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak ve ondan dersler çıkarmak hepimizin görevi.

Sevgili okurlarım, her 6 Eylül’de Balıkesir sokaklarında yankılanan sevinç çığlıklarını, göndere çekilen al bayrağımızı ve özgürlüğüne kavuşan bir şehrin coşkusunu hayal edin. İşte bu duygu, bizi millet yapan, bizi bir arada tutan ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayan duygudur.

Balıkesir’in kurtuluşu, sadece bir gün değil, her gün hatırlamamız ve yaşatmamız gereken bir destandır. Bu destanı yazan kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyor, onların emaneti olan vatanımızı korumak ve yüceltmek için var gücümüzle çalışacağımıza söz veriyoruz.

Yaşasın Balıkesir! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!