Mescid-i Aksa, Kudüs’te “eski şehir” diye adlandırılan tarihi bölgenin güneydoğusunda yer alır ve eski şehrin altıda biri kadar bir alanı kaplamaktadır. Mescid-i Aksa külliyesi açık alanları, yer altındaki ve üstündeki mescitleri, namazgâhları, minareleri, kubbeleri, medreseleri, binaları, revakları, umumi müştemilatları, kapıları, Mescid-i Aksa’nın açık alanlarına bitişik olan müştemilat binaları ile birlikte dört bir yandan çevreleyen surları içerir. Mescid-i Aksa’nın kapladığı alan yaklaşık olarak 144 dönüm kadardır.
Zannedildiği gibi Mescid-i Aksa tek bir caminin adı değildir. Peygamber Efendimiz (sas) Mirac’a yükseldiği gece, bu mübarek mekâna gelmiştir.
Mescid-i Aksâ iki büyük avludan oluşur. Güney tarafında Kıble Mescidi (Aksâ Camii) ve diğer eserler, ondan biraz daha yüksek kuzey tarafında sarı kubbesi ile göze çarpan Kubbetü’s-Sahra ve diğer eserler bulunmaktadır.
Mescid-i Aksa sınırları içerisinde yer alan mevcut binaların ve açık alanların tamamının İslam inancı ve fıkhı açısından aynı kutsallıkta olduğunu bilmek gerekir. Mescid-i Aksa’nın her bir parçasının aynı fazileti vardır. Bu kutsallık, sadece ibadet için ayrılmış Kıble Camii veya Kubbetü’s- Sahra Camisi gibi kapalı ve çatısı olan mekânlara münhasır değildir. Mescid-i Aksa Külliyesi’nde bulunan mescitler ve diğer yapılar şöyle özetlenebilir.
Kıble Mescidi
Mescid-i Aksâ’nın güney tarafında, kurşuni renkli kubbeli caminin adıdır. Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde bölgeye bir cami yaptırmıştır. Daha sonra Abdülmelik b. Mervan Kıble Mescidinin yapımına başlamış, oğlu Velid inşasını tamamlamıştır. Tarih içinde birçok kez onarımdan geçmiştir. Müslümanlar arasında bu mescide yanlışlıkla Mescid-i Aksa diyenlerin sayısı hayli fazladır.
Osmanlılar, Kıble Mescidi’ne çok büyük bir önem verdiler. Osmanlılar tarafından yapılan ve en başta zikredilmesi gereken çalışmaların ilki, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdıklarıdır ki Kıble Mescidi’ne kapsamlı bir restorasyon yaptırmıştır. Daha sonraki dönemlerde Sultan II. Mahmûd, Sultan Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamid Han’ın yaptırdıklarını sayabiliriz. Sultan II. Abdülhamid Han, Kıble Mescidi’nin halılarını ve aydınlatma lambalarını (kandillerini) yeniden yaptırmıştır.
Kıble Mescidi’ndeki mevcut mihrap, Selahâddîn-i Eyyûbî tarafından yaptırılmıştır. Farklı renklerde mermer sütunlar, altın yaldızlı başlıklar ve yine farklı renklerde mermer levhalarla bezenmiş geniş gövdesiyle göz alıcı bir yapıdır. Etrafını üç taraftan çevreleyen kûfî hat, İsrâ Sûresi 1-7. ayetleri çevrelemektedir. Minberin hemen batısında Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as) adını taşıyan nispeten küçük yan yana iki mihrap daha vardır.
Kubbetü’s-Sahra
Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervan tarafından 692 yılında tamamlanmıştır. İçinde havada asılı duruyor gibi görünen kaya (sahra) üzerine bir kubbe oturtularak yapıldığı için Kubbetü’s-Sahra adı ile bilinir. Miraç Gecesi Peygamberimiz, içindeki bu kayaya basarak göklere yükselmiştir. Bir sekizgenin üzerine oturan sarı kubbesi ve çinileri ile Mescid-i Aksâ’nın en göze çarpan yapısıdır. Pek çok kişi bu yapıyı Mescid-i Aksa Camii zannetmektedir. Kubbenin bulunduğu bu alana, mekâna güzellik katması amacıyla yapılmış olan 8 ayrı noktadaki kemerlerin altından geçerek ulaşmak mümkündür.
Haçlılar Kudüs’ü h.492/m.1099 yılında işgal ettiler. Kudüs’ü işgal ettikleri dönemde Kubbetü’s-Sahra Mescidi’ni kiliseye çevirdiler ve ona “Rabbin Mabedi (Templum Domini)” adını verdiler. Binaya bazı haç ve ikonlardan oluşan süslemeler ilave ettiler.Selahaddin Eyyübi Kudüs’ü h.583/m.1187 yılında tekrar hürriyetine kavuşturduktan sonra Kubbetü’s-Sahra’yı eski orijinal haline yani mescide geri döndürdü.
Osmanlılar döneminde Kudüs’te mimari bir zenginliğe şahit olundu ve Osmanlı Sultanları Kubbetü’s-Sahra’ya çok önem verdiler. Kanunî Sultan Süleyman, Kubbetü’s-Sahra’nın kubbesinin üzerinde yükseldiği boyunluğu çevreleyen tarihi mozaikleri, h.955-969/m.1548-1561 yılları arasında İstanbul’dan getirtilen özel olarak hazırlatılmış çiniler ile değiştirtti. Aynı şekilde Kubbetü’s-Sahra’nın binasını genel bir onarımdan geçirttikten sonra Kubbetü’s-Sahra’ya yeni pencereler açtırdı, kapılarına bakır süslemeler giydirdi. Sultan II. Abdülmecid, Kubbetü’s- Sahra’da kapsamlı geniş bir tamirat yaptırdı ve h.1270/m.1853 yılında binayı tekrar eski güzelliğine kavuşturdu. Daha sonra h.1291/m.1874 yılında Sultan Abdülaziz kıble tarafındaki kapı ile minber arasına büyük bir avize koydurttu ve kubbesini kurşun kaplama ile giydirdi. Sultan II. Abdülhamid Han ise h.1293/m.1876 yılında sülüs hattı ile Kubbetü’s-Sahra’nın dışında Yasin Suresinin yazılmasını emretti.
2012 yılında Mescid-i Aksa İmar Komitesi ve Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) iş birliği ile Kubbetü’s-Sahra’nın Hilali’nin altınla yeniden kaplanması işi gerçekleştirilmiştir.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü
Zannedildiği gibi Mescid-i Aksa tek bir caminin adı değildir. Peygamber Efendimiz (sas) Mirac’a yükseldiği gece, bu mübarek mekâna gelmiştir.
Mescid-i Aksâ iki büyük avludan oluşur. Güney tarafında Kıble Mescidi (Aksâ Camii) ve diğer eserler, ondan biraz daha yüksek kuzey tarafında sarı kubbesi ile göze çarpan Kubbetü’s-Sahra ve diğer eserler bulunmaktadır.
Mescid-i Aksa sınırları içerisinde yer alan mevcut binaların ve açık alanların tamamının İslam inancı ve fıkhı açısından aynı kutsallıkta olduğunu bilmek gerekir. Mescid-i Aksa’nın her bir parçasının aynı fazileti vardır. Bu kutsallık, sadece ibadet için ayrılmış Kıble Camii veya Kubbetü’s- Sahra Camisi gibi kapalı ve çatısı olan mekânlara münhasır değildir. Mescid-i Aksa Külliyesi’nde bulunan mescitler ve diğer yapılar şöyle özetlenebilir.
Kıble Mescidi
Mescid-i Aksâ’nın güney tarafında, kurşuni renkli kubbeli caminin adıdır. Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde bölgeye bir cami yaptırmıştır. Daha sonra Abdülmelik b. Mervan Kıble Mescidinin yapımına başlamış, oğlu Velid inşasını tamamlamıştır. Tarih içinde birçok kez onarımdan geçmiştir. Müslümanlar arasında bu mescide yanlışlıkla Mescid-i Aksa diyenlerin sayısı hayli fazladır.
Osmanlılar, Kıble Mescidi’ne çok büyük bir önem verdiler. Osmanlılar tarafından yapılan ve en başta zikredilmesi gereken çalışmaların ilki, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdıklarıdır ki Kıble Mescidi’ne kapsamlı bir restorasyon yaptırmıştır. Daha sonraki dönemlerde Sultan II. Mahmûd, Sultan Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamid Han’ın yaptırdıklarını sayabiliriz. Sultan II. Abdülhamid Han, Kıble Mescidi’nin halılarını ve aydınlatma lambalarını (kandillerini) yeniden yaptırmıştır.
Kıble Mescidi’ndeki mevcut mihrap, Selahâddîn-i Eyyûbî tarafından yaptırılmıştır. Farklı renklerde mermer sütunlar, altın yaldızlı başlıklar ve yine farklı renklerde mermer levhalarla bezenmiş geniş gövdesiyle göz alıcı bir yapıdır. Etrafını üç taraftan çevreleyen kûfî hat, İsrâ Sûresi 1-7. ayetleri çevrelemektedir. Minberin hemen batısında Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as) adını taşıyan nispeten küçük yan yana iki mihrap daha vardır.
Kubbetü’s-Sahra
Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervan tarafından 692 yılında tamamlanmıştır. İçinde havada asılı duruyor gibi görünen kaya (sahra) üzerine bir kubbe oturtularak yapıldığı için Kubbetü’s-Sahra adı ile bilinir. Miraç Gecesi Peygamberimiz, içindeki bu kayaya basarak göklere yükselmiştir. Bir sekizgenin üzerine oturan sarı kubbesi ve çinileri ile Mescid-i Aksâ’nın en göze çarpan yapısıdır. Pek çok kişi bu yapıyı Mescid-i Aksa Camii zannetmektedir. Kubbenin bulunduğu bu alana, mekâna güzellik katması amacıyla yapılmış olan 8 ayrı noktadaki kemerlerin altından geçerek ulaşmak mümkündür.
Haçlılar Kudüs’ü h.492/m.1099 yılında işgal ettiler. Kudüs’ü işgal ettikleri dönemde Kubbetü’s-Sahra Mescidi’ni kiliseye çevirdiler ve ona “Rabbin Mabedi (Templum Domini)” adını verdiler. Binaya bazı haç ve ikonlardan oluşan süslemeler ilave ettiler.Selahaddin Eyyübi Kudüs’ü h.583/m.1187 yılında tekrar hürriyetine kavuşturduktan sonra Kubbetü’s-Sahra’yı eski orijinal haline yani mescide geri döndürdü.
Osmanlılar döneminde Kudüs’te mimari bir zenginliğe şahit olundu ve Osmanlı Sultanları Kubbetü’s-Sahra’ya çok önem verdiler. Kanunî Sultan Süleyman, Kubbetü’s-Sahra’nın kubbesinin üzerinde yükseldiği boyunluğu çevreleyen tarihi mozaikleri, h.955-969/m.1548-1561 yılları arasında İstanbul’dan getirtilen özel olarak hazırlatılmış çiniler ile değiştirtti. Aynı şekilde Kubbetü’s-Sahra’nın binasını genel bir onarımdan geçirttikten sonra Kubbetü’s-Sahra’ya yeni pencereler açtırdı, kapılarına bakır süslemeler giydirdi. Sultan II. Abdülmecid, Kubbetü’s- Sahra’da kapsamlı geniş bir tamirat yaptırdı ve h.1270/m.1853 yılında binayı tekrar eski güzelliğine kavuşturdu. Daha sonra h.1291/m.1874 yılında Sultan Abdülaziz kıble tarafındaki kapı ile minber arasına büyük bir avize koydurttu ve kubbesini kurşun kaplama ile giydirdi. Sultan II. Abdülhamid Han ise h.1293/m.1876 yılında sülüs hattı ile Kubbetü’s-Sahra’nın dışında Yasin Suresinin yazılmasını emretti.
2012 yılında Mescid-i Aksa İmar Komitesi ve Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) iş birliği ile Kubbetü’s-Sahra’nın Hilali’nin altınla yeniden kaplanması işi gerçekleştirilmiştir.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü
YORUMLAR