Nöbetçi Eczaneler
Düşünün ki, bir yanda düşman işgali, diğer yanda yokluk ve sefalet… İşte böyle bir ortamda Türk kadını, vatanın kurtuluşu için elinden gelen her şeyi yapmaya ant içmiş. Cepheye mermi taşıyan, yaralı askerleri tedavi eden, tarlada çalışıp orduyu besleyen hep onlardı. Kimi zaman bir anne, kimi zaman bir hemşire, kimi zaman bir işçi olarak…
Hatice Onbaşı’yı hatırlayalım mesela. Çocuğunu sırtına bağlayıp cepheye mermi taşıyan bu kahraman kadın, annelerin vatanseverliğinin sembolü olmuştu. Ya da Halide Edip Adıvar? Sadece kalemiyle değil, Kurtuluş Savaşı boyunca verdiği nutuklarla da halkı cesaretlendirmişti.
Ama gelin görün ki, tarih kitaplarında bu kadın kahramanlarımıza ne kadar yer verildiği tartışılır. Oysa 30 Ağustos Zaferi’nin ardında, isimsiz binlerce kadın kahramanın emeği, fedakârlığı ve cesareti var.
Peki ya bugün? 30 Ağustos’u kutlarken, bu zaferin mirasını ne kadar yaşatabiliyoruz? Kadınlarımızın toplumsal hayattaki yeri, o günkü fedakârlıklarının hakkını veriyor mu?
Sevgili okurlar, 30 Ağustos’u anlamak, aslında Türk kadınının gücünü anlamaktır. Bu zafer, kadın-erkek el ele verince neler başarabileceğimizin en güzel örneğidir. Bugün de ülkemizin geleceği için aynı ruhla çalışmaya, üretmeye devam ediyoruz.
Gelin bu 30 Ağustos’ta, sadece askeri bir zafer değil, bir milletin topyekûn mücadelesini kutlayalım. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla hep birlikte kazandığımız bu zaferi, gelecek nesillere aktarmanın sorumluluğunu hissedelim.
Ve unutmayalım ki, bir toplumun gerçek gücü, kadınlarına verdiği değerle ölçülür. 30 Ağustos ruhu, kadınlarımızın toplumsal hayatın her alanında hak ettiği yeri almasıyla yaşayacaktır.
Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bize armağan eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi minnetle anıyorum. Ve elbette, cephe gerisinin sessiz kahramanları olan tüm kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun! Nice zaferleri, kadın-erkek el ele kutlayacağımız günlere…
YORUMLAR