HAZIMSIZ GÜRUH

Geçtiğimiz günlerde borsa yatırımcısını yanlış yönlendirerek, zarara uğratma amacıyla kasıtlı olarak dolaşıma sokulan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etme kararı aldığı iddiası piyasalarda huzur kaçırmaya yönelikti.

Amaç; piyasalarda tedirginlik ve güvensizlik oluşturarak, Bakan Şimşek’in görevinden ayrılması, arzu ettikleri erken seçim için hükümet üzerinde baskıyı arttırmaktı!

Sadece bu kadar mı? Bir kesim, iktidarın ekonomik programda olumlu sonuçlar alarak, siyaset geliştirme alanının büyümesini istemiyor.

Ekonomik istikrar ve reform programı şuan başarıyla işliyor ve hedeflenen sonuçlara ulaşmak için biraz sabır gerek. Ancak bazılarının derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Hal ve niyet böyle olunca güzel ülkemde huzur kaçıyor. Klavyesi olan herkes dezenformatif söylemler üreterek huzur ve güven ortamını baltalamaya kalkarsa bu düzen asla bir şey kazandırmayacak ama çok şey kaybettirecek.

 

 

TSK’yı güçlendirme projeleri hızla devam ediyor.

2030 hedefleri hikaye değilmiş demek ki!

Nükleer denizaltılardan en etkili denizaltı TCG PİRİREİS, TSK envanterine girdi.

TCG PİRİREİS 3 hafta su yüzüne çıkmadan görevini icra edebilmesi ile biliniyor.

Deniz kuvvetlerinin muharip unsurlarına lojistik destek sağlayacak milli tersanemizde inşa edilen her biri 200’er tonluk 3 yakıt gemisi de hizmete alındı.

Bitmedi! 2025 yılında TCG HIZIRREİS, 2026 yılında da TCG MURATREİS denizaltısının hizmete girmesi ile 2029 yılına kadar 6 denizaltının TSK ya kazandırılması planlanıyor.

Bitmedi! Sırada, yakında İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda inşasına başlanacak olan TF 2000 Hava Savunma Muhribi var.

İleride Mersin’de de tersanemiz olacak.

Milli Uçak Gemimizde, HÜRJET, KIZILELMA, TB3 ve ANKA-3 gibi yerli ve milli hava araçlarımızla deniz aşırı etki alanlarındaki hak ve menfaatlerimiz korunurken, TCG denizaltılarımızla da mavi vatandaki haklarımız etkin bir şekilde savunulacak.

Yerli ve milli olmak bu değil de nedir?

Adım adım 2030 hedeflerine yaklaşıldığının haberleri bunlar.

Üç tarafı denizlerle çevirili, tüm dünyanın gözü üzerinde olan bir ülkeyiz. Asırlar boyunca güç mücadelesine maruz kalmış bir coğrafyada yaşıyoruz. İşte bu sebeple tökezlemek, düşmek, yarıda bırakmak, engellenmek ihtimal dahilinde olmamalı. Güçlü donanmaya sahip olmamız, dosta güven düşmana korku salarken, bizden sonrakilere bırakılacak en büyük miras olacaktır.

 

Kabine ilk kez, Malazgirt Zaferi’nin önemine uygun 953. Yıldönümüne denk getirilerek Ahlat’ta toplandı.

Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığı’nda 21 yıl sonra ilk defa Ankara dışında yapılmış olması Ahlat’a, Malazgirt’e ve bağımsızlık mücadelesine verilen önemi gösteriyor.

Ahlat, ilk okun atıldığı, ilk otağın kurulduğu ilk topraklardandır. Ahlat, ecdadımızın başlattığı hikayeyle, maziden atiye kurulan, kültür, iman ve medeniyet köprüsüdür.

Gece yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Anadolu’daki son Türk devletinin mührünün pekiştirilmesi ve Türk dünyasının birliği üzerine yapılan vurgular çok kıymetliydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Ahlat’ta hem Malazgirt’te verdiği mesajlar, maziden atiye kurulan köprülerin sonsuza kadar ayakta kalması temennisi içermesi açısından ve özellikle Z kuşağı için Malazgirt ruhunu hissettirme adına çok anlamlıydı. Bakanlar Kurulu’nun 21 yıl sonra ilk defa Ankara dışında Ahlat’ta toplanmasıyla, hem kamuoyuna hem de uluslararası topluma güçlü bir mesaj verilmiş oldu.

İlkleri Erdoğan’la yaşamaya alıştık. Türkiye Yüzyılı hedeflerinin altı boş değil. Öylesine uydurulmuş bir söylem de değil. Ülkemizin,  her alanda kuvvetli, meydan okumalara karşı daha dirençli ve dayanıklı hale gelmesinin idealidir, Türkiye Yüzyılı hayali.

Türkiye Yüzyılı hedefleri, sadece ülkemizin değil, birlik ve beraberlik içinde güçlü bir Türk dünyası oluşturma amacını da taşır.

Malazgirt zaferi sadece bölgesel bir zafer değildi. Dün iman, birlik ve direncin simgesi Malazgirt’te elde edilen zafer, nasıl Anadolu’nun kapılarını Türklere açtı ve bölge sosyal ve kültürel açıdan yeniden şekillendiyse, Malazgirt, bugün de Türkiye Yüzyılı ideali ile yeni ufuklar açısından paralellik göstermektedir. Türkiye Yüzyılı tarihi başarıları referans alarak, gelecekteki hedeflere ulaşmayı amaçlıyor ve Türk Dünyası hedeflerini modern çağda yeniden şekillendiriyor.

Türkiye küresel ölçekte artık daha etkili bir oyuncu.   Yeniden pranga takmak isteyenlere rağmen, Türkiye potansiyelini ortaya koymaya devam ediyor. Türkiye’nin tökezlemesini bekleyenler, laf üstüne laf koymanın değil, taş üstüne taş koymanın vaktidir. Taş üstüne taş koyanın başımız üstünde yeri var.