Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Pınar Bolluk

RAMAZAN: ARINIŞ VE YENİLENME MEVSİMİ

On bir ayın sultanı Ramazan, tüm ihtişamıyla kapımızı çalmak üzere. Her yıl olduğu gibi bu yıl da milyonlarca Müslüman, bu kutsal ayı karşılamanın heyecanını yaşıyor. Ancak Ramazan’ı sadece bir oruç tutma ayı olarak görmek, onun derin anlamını kavrayamamak demektir. Bu ay, maddi ve manevi arınmanın, toplumsal dayanışmanın ve kendimizi yeniden keşfetmenin eşsiz bir fırsatıdır.

Ramazan’ın ilk günlerinde şehirlerimizin atmosferi bile değişir. Sokaklar, mahyalarla süslenir, camiler dolup taşar, iftar sofralarında aileler ve dostlar bir araya gelir. Ancak bu görünen yüzünün ötesinde, Ramazan’ın asıl önemi, bizlere sunduğu manevi dönüşüm fırsatında yatar. Oruç tutarken sadece yemek ve içmekten değil, kötü söz ve davranışlardan da uzak durmanın gerekliliği, bu ayın özünü oluşturur.

Modern yaşamın koşuşturması içinde çoğu zaman unuttuğumuz değerlerimizi hatırlatan Ramazan, adeta bir “reset” tuşu gibidir. Sabır, şükür, kanaat ve merhamet gibi erdemleri yeniden düşünme ve uygulama fırsatı sunar bizlere. Özellikle günümüzde, tüketim çılgınlığının zirveye ulaştığı bir dönemde, Ramazan’ın bize öğrettiği “az ile yetinme” dersi, her zamankinden daha değerlidir.

Ramazan’ın en önemli boyutlarından biri de sosyal adaleti sağlama hedefidir. Zengin-fakir ayrımının derinleştiği günümüz dünyasında, zekat ve fitre gibi ibadetler, toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerini oluşturur. İftar sofralarında paylaşılan yemekler, komşuluk ilişkilerini güçlendirir, toplumsal bağları pekiştirir. Bu açıdan Ramazan, sadece bireysel bir ibadet ayı değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve beraberliğin de pekiştiği bir dönemdir.

Ancak günümüzde Ramazan’ın bu derin anlamından uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıyayız. İftar sofralarının gösterişe dönüşmesi, sosyal medyada paylaşılan lüks iftar menüleri, Ramazan’ın özünden uzaklaşıldığının göstergeleridir. Oysa bu ay, tam tersine sadeliğin, paylaşmanın ve manevi değerlerin ön plana çıkması gereken bir dönemdir.

Ramazan’ın bir diğer önemli boyutu da eğitici yönüdür. Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ay olması sebebiyle, bu ayda ilim meclisleri kurulur, tefsir dersleri yapılır, mukabeleler okunur. Bu vesileyle Müslümanlar, dini bilgilerini tazeleme ve derinleştirme fırsatı bulur. Özellikle gençlerin bu ayda camilere olan ilgisinin artması, gelecek nesillere değerlerimizin aktarılması açısından büyük önem taşır.

Ramazan, aynı zamanda kültürel mirasımızın da yaşatıldığı bir aydır. Osmanlı’dan günümüze ulaşan birçok gelenek, bu ayda hayat bulur. Mahyalar, Ramazan davulcuları, diş kirası gibi gelenekler, kültürel zenginliğimizin birer parçasıdır. Bu gelenekleri yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak, kültürel devamlılığımız açısından büyük önem taşır.

Bu yıl da Ramazan’ı karşılarken, onun sadece bir açlık tecrübesi olmadığını, tam tersine ruhumuzu ve toplumumuzu arındıran, yenileyen bir fırsat olduğunu unutmamalıyız. Her birimiz bu ayı en iyi şekilde değerlendirmeli, manevi kazanımlarımızı sadece bu ayla sınırlı tutmayıp, yılın diğer günlerine de yaymalıyız. Ramazan’ın getirdiği bereket ve huzur, toplumumuzu sarıp sarmalasın, dünyamıza barış ve kardeşlik getirsin.

Ramazan vesilesiyle edindiğimiz güzel alışkanlıkları devam ettirmek, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutmak, merhamet ve hoşgörüyü yaygınlaştırmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu kutsal ayın manevi ikliminden en iyi şekilde istifade etmek dileğiyle, tüm İslam aleminin Ramazan-ı Şerif’ini tebrik ediyor, bu mübarek ayın ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER